Yer Britanya Edinburgh, yıl 1926.. Dünyaca ünlü illüzyonist
Harry Houdini, bir dünya turnesi sırasında Edinburgh' a da uğrar.
Houdini, o sıralar, ününe ün katan ve kendisine 'Master of Escape' unvanını kazandıran: Kelepçe ve zincirlerle bağlı olarak, su altında uzun süre havasız kaldığı halde kurtulma ve de baş aşağı asılı durumdayken, içine hapsolduğu deli gömleğinden çıkma gibi numaralar yapmaktadır.
Ayrıca, turne sırasında bir kente ilk geldiği gün, çevresinde toplanan meraklı ve hayranlarından oluşan kitle önünde, -meşhur olmak için oraya gelmiş- izbandut gibi adamlara, karnına yumruk attırma numarasını da ekleyeyim.
Bunlar, sihir ya da illüzyondan çok, vücut dayanıklılığı ve esnekliği gerektiren, bir bakıma ölüme meydan okuyan hareketlerdir.
İlginç bi şekilde, 19. Yüzyılın son yirmi altı yılında büyümüş ve 20. yüzyılın ilk yirmi altı yılında da yaşlılığa doğru yol alan Houdini' yi bu numaralar artık zorlamaktadır.
Büyük Sihirbaz' ı Edinburgh' da 'zorlayacak', bir de ana-kız vardır: Fakir ama zeki, aklını, insanları psişik güçleri olduğuna inandırmada kullanmak suretiyle, onları -eğlendirerek- dolandıran Mary McGarvie ve kızı Benji.
Houdini' nin, yıllar önce, ölürken yanında bulunamadığı annesinin ölüm döşeğinde söylediği son sözlerini, annesinin ruhuyla iletişim kurarak öğrenebilecek kişiye 10.000 $ verme vaadi, uyanık Mary' nin dikkatinden kaçmayacaktır elbette..
Her gittiği yerde -bu 'anne takıntısı' yüzünden- binbir çeşit sözde medyum ve sahtekarla cebelleşen Houdini' nin derdine çare -yoksa- Mary McGarvie ile küçük kızı mı olacak?.
İkna kabiliyeti pek yüksek bu cazibeli anne ile şirinler şirini kızının küçük dünyalarına giren Büyük Houdini, bu dünyada nelerle karşılaşacak?.
İşte bu ve bunun gibi merak celbeden sorulara yanıt, romantik olduğu kadar hüzünlü, psikolojik olduğu kadar da parapsikolojik olabilen Öldüren Cazibe' de..
Michael Douglas' dan önceki halini tercih ederdim ama böyle de şahane, -hele aşık olduğunda adeta melekleşen gizemli güzelliğiyle Catherine Zeta Jones; ‘tanrısal’ yönü kadar, huzursuz ruh hali ve yıpranan bedeniyle ‘insan’ Houdini’ yi ete kemiğe büründüren ve de Memento' nun büyüsünü (Bana göre tabii..) hâlâ üzerinde taşıyan Guy Pearce, bu, İngiltere-Avustralya ortak yapımı filmde pek uyumlular.
Filmde anlatıcı olarak da görev yapan, Benji rolündeki Saoirse Ronan, yeteneğiyle ve özellikle -medyumlaştığı sahnedeki- oyunculuğuyla –şimdilik- mükemmel bir çocuk yıldız olarak parlarken, yakın geleceğin bir şahane aktrisi müjdesini de verir gibiydi..
Sihirbaz Houdini' nin etkileyici, şaşırtıcı ama şaşaadan uzak gösterileri misali, Avustralyalı 'kadın' yönetmen Gillian Armstrong' un öyle, büyük atraksiyonlara falan girmeden kotardığı bu derli-toplu filmi ben sevdim.
kaynak
sinepil